31 Temmuz 2006 Pazartesi

Savaşı keşke hiç tanımasaydık...

Bize çocukluğumuzdan beri barışı, barışçı olmayı öğrettiler. Çocuk aklımızla zaten aksi olabileceğini düşünemezdik. İçimizde kalan çocuk tarafımız hala savaşı tanımıyor. Ama biz dünün çocuklarına, bugünün çocuklarına ve büyüklerine savaşı yaşatıyorlar. Televizyonda gösterilen görüntüler, parçalanmış çocuk fotoğrafları bizi savaşın tam da ortasına götürüyor. Kilometrelerce uzaktaki bomba sesleri kulaklarımızda çınlıyor. Hayatını korku içinde kaybeden yüzlerce, binlerce insan, yaralananların gözlerindeki dehşet savaşın içyüzünü kelimelere dökmeden gözler önüne seriyor. Bu acımasızlık içimi sıkıyor, nefes almamı zorlaştırıyor. Bu ülkeler arası kavgalar, çıkar çatışmaları daha ne kadar insanı yaraladıktan sonra bitecek. Onların çocukları yok mu?
Ölmeyenlerin yaraları elbet birgün iyileşecek, peki ya kalplerindeki yaraları iyileşebilecek mi? Bomba sesleri kulaklarından, kayıpları yüreklerinden silinebilecek mi? Bugün çocuk olanlar büyüdüklerinde (yaşayacaklarsa tabi) psikolojileri normale asla dönemeyecek. Kimisi intahar edecek, kimisi militan olacak, kimisi delirecek. Mutlu olmaları için ellerinden birçok şeyleri alındı çocuklarımızın. Şu anda açlar, suyu ya biterse diye temkinli içiyorlar, hastalar ve yardıma ihtiyaçları var. Bombalara birbirlerine sarılarak karşılık veriyorlar.
Topluca üzerleri örtülüyor. Gözleri büyüyor. Artık ağlayamıyorlar bile. Bakışları gözümün önünden gitmeyen bir fotoğraf var. Küçücük bir çocuk. Kapkara kocaman gözleriyle, kaşları hafif çatılmış. Ağlamıyor, öyle bakıyor, belki de anlamaya çalışıyor. Bakışlarında endişe, korku, şaşkınlık ve inanamamazlık var. Peki ya umut, umudu var mı acaba? Yaşayacak mı? O da bilmiyor, bizde bilmiyoruz. Kimse o çocuğa yarın ne olacağını bilmiyor.
Birilerine haykırmak, bağırmak, küfür etmek geçiyor içimden. Sessizce hergün bağırıyorum ama şu an beni düşündüren öncelikle çocukların ve ailelerinin neler hissettiği. Bombaları, silahları çaresiz insanlara yöneltenlerin önüne kendimi atsam, sizin insanlığınız nerede diye bağırsam beni anlamazlar ki. Hatta dinlemezler bile. Savaşın içinde olmadan bunları düşünürken, savaşın tam ortasında olanların haykırışları sadece kendilerince duyuluyor. Belki de sesleri çıkmasın da yerleri belli olmasın diye susuyorlar. Ama içleri kan ağlıyor. Çocukları, anıları, kitapları, aşk mektupları, anneleri, babaları, kardeşleri, milletleri yok oluyor. Ellerinden herşeyleri alınıyor.
Hem üzgünüm, hem kızgınım.

Ahu

Bu kara gözlü çocuk büyüyebilecek mi?

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder